Ana Sayfa Künye Sitene Ekle
Kullanıcı Adı : Şifre : Şifremi Unuttum Yeni Üyelik
Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri Tüm Yazarlar
Misafir - Alıntı makale
ÇAY’IN KARADENİZ BÖLGESİ İÇİN ÖNEMİ VE TARİHİ SEYRİ

Çay, nemli iklimlerde yetiÅŸen küçük boylu bir aÄŸaçtır. Çay ( Lat.Camellia sinensis), Çaygiller (Theaceae) familyasından ana vatanı, batıda Assam-Birmanya sınırı boyunca uzanan Nayaland, Manipur ve Lushai tepeleri, doÄŸuda Çin ve güneyde Birmanya ve Tayland tepelerinden Vietnam içlerine kadar uzanan bölgeler arasında kalan yelpaze biçimli bir alanın oluÅŸtuÄŸu kabul edilen çalı türüdür.1
 
Ä°lk çay biraz keyif, biraz da tıbbi nedenlerle içilmiÅŸ, çay içerek zihni uyanık tutmak, bin bir derde deva özelliklerinden yararlanmak hep söz konusu edile gelmiÅŸtir. Ä°ÅŸin güzel ve ÅŸaşırtıcı yanı ise, çayın sıcak bir içecek olmasının ötesine geçmesiyle baÅŸlıyor.2
 
BeÅŸ bin yıldan beri bilinen, sevilen, efsanesi, deyimleri, ÅŸiirleri, sanat ve sanayisi ile çay kültürü oluÅŸmuÅŸtur. Çin’den Rusya yoluyla Osmanlı Devleti’ne giren çayın, Anadolu’da içme alışkanlığı 1600 lü yıllarda baÅŸlar. Özellikle Tanzimat’tan sonra tüketimi artmış, 19. Yüzyılın sonlarında kahvaltı sofralarında yerini almıştır.
 
Dünyada sudan sonra en fazla tüketilen gıda ve ihtiyaç maddesi olarak çay bugün yaklaşık kırk ülkede yetiÅŸmektedir. Türkiye çay pazarı, dünyanın tonajda beÅŸinci büyük çay pazarı durumundadır. Dünyada kiÅŸi başı çay tüketiminde 1,8 kilogram ile Çin ve Hindistan’ın ardından üçüncü sırada bulunmaktadır. Türkiye nüfusunun yüzde 96’sı her gün çay içir3. KiÅŸi başına tüketimde dünyanın ilk üçüncü sıralamasında yer almasına raÄŸmen Türkiye, üretim bakımından altıncı sırada bulunmaktadır. Ülkemizde yaklaşık bir milyon insanın gelir kaynağı olması nedeniyle iktisadi hayatta olduÄŸu kadar, sosyal hayatta da önemli yer iÅŸgal etmektedir. Türkçe’ ye kattığı kelime ve deyimler, maddi kültüre soktuÄŸu eÅŸya ve gereçlerle, folklorik tıptaki yararlarıyla Türk kültürü ve etnografyasında derin izler bırakmıştır.4
 
Çay, Karadeniz’de sahilden daÄŸların tepelerine kadar bütün araziyi kaplayan yemyeÅŸil bir örtüdür. Ä°nsanımız bu örtünün üzerine serilmiÅŸçesine aralıklarla evlerini yapmıştır. Gerek coÄŸrafi yapısı itibariyle, gerekse çayla her karış toprağın deÄŸerlenmesi sonucunda Karadeniz’de hangi köyün nerede bittiÄŸini, hangi ilçenin nerede baÅŸladığını kestirmek zordur. Bölge insanı hayatını, toprağını kıymetlendiren bu “yeÅŸil altına” göre ayarlamıştır. Karış karış her tarafı ÅŸenlendiren, canlı tutan, metre metre ıssızlığı ve tenhalığı bu bölgeden uzaklaÅŸtıran çay gurbete çıkan halkın geri dönüÅŸünü de saÄŸlamıştır.  Onunla mürüvvet görmüÅŸ, mutluluklar yaÅŸamış, “Varlık” kelimesini öÄŸrenmiÅŸtir. Çay sayesinde DoÄŸu Karadeniz’i bütün dünya tanımıştır.5
 
Çay hakkında en eski kaynak bir Arap seyahatnamesidir. Bu seyahatnamede, 879 yılında, Kanton ÅŸehri gelirlerinin çay ve tuzdan alınan vergiler olduÄŸu kayıtlıdır. Ä°pek yolu güzergâhını takip ederek çayın Çin’den Osmanlı Devleti’ne getirilmesi Avrupa’dan önce olmuÅŸtur. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ve bazı gümrük kayıtlarında, çay konusunda bilgiler ve belgeler bulunmaktadır.  1777 tarihli bir attariye defterinde çay kaydına rastlanmaktadır. 1816 tarihli bir gümrük defterine göre de çay ithal edildiÄŸi belli olmaktadır. Türkiye’de ise yayımlanan en eski çay risalelerinden birisi, Farsçadan çevrilip, ilk baskısı H.1289 (M.1872) yılında Ä°stanbul’da, ikinci baskısı ise H.1300 (M.1883) yılında, Mısır’da Kahire’de Bulak matbaasında basılan ve farklı isimlerle basılan Åžifa’ül Fuad, Havass-ı Biberiyye, Çay Risalesi adlı kitaptır.6
 
Osmanlı Devleti’nde 16.Yüzyıldan itibaren var olduÄŸunu gördüÄŸümüz çay yaprağı, 19. Yüzyılın ortalarına kadar ve sınırlı bir kesim tarafından ıtriyat olarak kullanılmıştır. Åžeyhülislam Damadzade Ebülhayr Ahmed Efendi, Yusufi’nin 1731 tarihli Farsça Risale-i Çay nüshasından tercüme ettiÄŸi Çay Risalesi’nde söz konusu maddenin faydalarını uzun uzun anlatmıştır. 1839’da Tanzimat’ın ilanıyla baÅŸlayan hayat tarzının deÄŸiÅŸmesi sürecinde çay yavaÅŸ yavaÅŸ kahvaltılarda ve kollektif tüketim alanlarında içilmeye baÅŸlanmıştı 7 ve DoÄŸu Karadeniz Bölgesi’nin sözlü halk kültürüne göre de, yörede çay üretimi Osmanlı döneminde, hatta 19. Yüzyılın sonlarında baÅŸlamıştır. Nitekim 1878 yılına ait Trabzon vilayeti salnamesi bu görüÅŸün doÄŸruluÄŸunu belgelemektedir. Zira salnamede 1878 yılında Lazistan sancağına baÄŸlı Hopa kazasında 20.000 kıyye8 çay elde edildiÄŸi kayıtlıdır. Halk arasında Moskov Çayı olarak bilinse de halis Çin çayından baÅŸka bir ÅŸey olmayan bitki, ÅŸehir merkezi de dâhil olmak üzere Trabzon’un çeÅŸitli mıntıkalarında yetiÅŸmekte idi; Fakat rakamsal deÄŸer açısından salnamede Hopa ve Arhavi rekolteleri dışında kayıt bulunmamaktadır9.
 
Bölgede çay tabirinin geçtiÄŸi ilginç ifade ve örneklere rastlanmaktadır.1879 tarihli Osmanlıca bir belgede, henüz bugünkü çay bitkisinin yetiÅŸtirilmediÄŸi bir tarihte, Trabzon ve Rize’deki ormanlarda, kırlarda ve halkın bazılarının bahçelerinde bol miktarda keÅŸfedilen bir çay aÄŸacından bahsedilmektedir. Bu belgeye göre yöre halkı bu bitkiyi, emek ve akça sarf ederek terbiye edip yapraklarının kilosunu on mecidiye karşılığında satmaktadır.  O zamanın hükümeti tarafından gümrük vergisi alınan bu çaya benzeyen bitkiden, ayrıca orman vergisi de alınmak istenmektedir. Rusya Hükümeti bu bitkiden vergi namına bir ÅŸey almadığından, bu çayların kaçak olarak yurt dışına çıkacağından endiÅŸe duyulmaktadır. Trabzon valiliÄŸinin yazısı üzerine Osmanlı Hükümeti bu bitkiden örnek ister. Orman Bakanlığı’nın da kontrolünde olmak ÅŸartıyla bunun yararlı olup olmadığı araÅŸtırılıp ondan sonra tarımının yapılmasına ve yaygınlaÅŸtırılmasına teÅŸebbüs edilmesi tavsiye olunmuÅŸtur.10
 
Bahsedilen çay aÄŸacına benzeyen bir bitki olarak tarif edilen bu çayın, yöre halkının Likaba, Likarpa, Kaskana, Ançera, Çera, Maheyova, MeheÄŸop, Çay Üzümü ve Trabzon Çayı gibi deÄŸiÅŸik adlarla tanıdığı bitkidir. Ä°ngilizcesi Blueberry olarak bilinen Yaban mersini, SaÄŸlık meyvesi olarak tanınmaktadır. Bugün baÅŸta Kanada ve Amerika olmak üzere pek çok ülkede oldukça önemli bir mevkiye sahiptir. Kansere, ÅŸekere ve diÄŸer hastalıklara iyi geldiÄŸi bilinmektedir; ancak belgede çay diye tabir edilen bu bitki, bugünkü anlamda bildiÄŸimiz çay deÄŸildir.
 
Bugün çay olarak isimlendirdiÄŸimiz bitki ise tamamen bireysel çabalarla geliÅŸtirilen üretim sonucunda hayatımıza girmiÅŸtir. Bu üretim, çalışmak amacıyla baÅŸta Batum olmak üzere Rusya’nın çeÅŸitli ÅŸehirlerine giden Rize ve Artvinli iÅŸçilerin memleketlerine döndüklerinde getirdikleri çay fidanlarını burada dikmelerinin bir sonucudur. Ä°lk zamanlarda özel bahçe ve tarlalarda ekilen egzotik bitkinin daha sonra ormanlık sahalarda ve kırlarda kendiliÄŸinden yetiÅŸtiÄŸi tespit edilmiÅŸtir. Yaklaşık yarım metre boy veren aÄŸaçlar baÅŸlangıçta kimsenin dikkatini çekmemiÅŸ, sıradan bir ot olarak nitelendirilmiÅŸtir. Orman ve Meadin Nezareti, çay bitkisinin cins ve niteliÄŸinin saÄŸlık açısından yarar ve zararının yeterince bilinmediÄŸini, bu nedenle bitkinin incelenmesi amacıyla fidan, dal, çiçek ve tohumundan bir miktar numunenin merkeze gönderilmesini istemiÅŸtir11. Daha sonra önemi kavranmış ve bu doÄŸrultuda teÅŸebbüsler yapılmıştır. Saraya gönderilen bir belgede ise ÅŸöyle denilmektedir: “ Bu hakir ve zayıf kulunuzun arzı ÅŸudur ki, Çay bitkisi, besleyici ve iyileÅŸtirici özellikleri olduÄŸu için ticaret pazarında ehemmiyetli bir konuma sahiptir. Bundan dolayı Osmanlı topraklarında da yetiÅŸtirilmesi ve tarımının yaygınlaÅŸtırılması hususlarına teÅŸebbüs edilmesi padiÅŸahımızın buyruklarına baÄŸlıdır. Ülkemizin çeÅŸitli yerlerinde bulunan numune çiftlik ve tarlalarında daha önce hazırlanmış olan birer dönümlük arazilerde deneme amaçlı olarak ekilmesi ve yetiÅŸtirilmesi için Japonya’dan yeterli sayıda tohum ve fidan sipariÅŸ edilmiÅŸtir.”12
 
Çayın yanında mısır ekiminin de Karadeniz havalisinde yaygınlaÅŸtırılmasının emredilmesi, bölge zirai faaliyetleri açısından çok önemlidir. Bu önemi izah eden belgede ÅŸöyle denilmektedir: “Åžefkatli efendim hazretleri, Zatınızın halifeliÄŸi sayesinde numune çiftlik ve tarlalarında deneme amaçlı olarak ekilerek yetiÅŸtirilmek üzere Japonya’dan getirtilip bir miktarı önceki gün makamınıza arz olunan çay tohumunun nasıl ekileceÄŸi ve nasıl yetiÅŸtirileceÄŸine dair kaleme alınan tarifname ekte takdim kılınmıştır. Çay yetiÅŸtirilmesi hakkında kaleme alınacak bir kitap da basılıp dağıtılacaktır. Bu kitaptan bir tanesi de zat-ı alilerine takdim edilecektir. Bunun yanında, bir de elli günde yetiÅŸmekte olan küçük taneli mısır tohumundan bahsetmek istiyorum. Numune çiftliklerinde yetiÅŸtirilen mısırlardan bir miktarı bu kez size takdim olundu. Bu tohum gerek sahillerde ve gerekse yüksek yerlerde pek güzel yetiÅŸmektedir. Oldukça da soÄŸuÄŸa dayanaklıdır. Kamışları fazla uzamayıp rüzgârın tesirinden de etkilenmemektedir. Ayrıca hayvanlar da bunu yemektedirler. Geçen sene Trabzon’a gönderilen tohum örneÄŸi ekilip yetiÅŸtirilmiÅŸtir. Valilikçe bu konuda son derece olumlu görüÅŸler bildirilmiÅŸtir. Mısır bitkisinin taneleri de oralar insanı tarafından bir gıda maddesi olacak özelliktedir. Kamışlarının da hayvanlara yem olması bu mısır tohumunun Trabzon’da tarımının yaygınlaÅŸtırılması çalışmalarına baÅŸlanmalıdır. Bu konuda ve her konuda emir ve ferman padiÅŸahımızındır13.”
 
Sultan II. Abdulhamid’in Orman, Madenler ve Tarım Bakanı Selim PaÅŸa, kendi imzasıyla padiÅŸaha sunduÄŸu raporda ÅŸöyle yazmaktadır:       “Devletli Efendim PadiÅŸahım Hazretleri, Osmanlı topraklarında da yetiÅŸtirilmesi ve tarımın yaygınlaÅŸtırılması için buyruÄŸunuza ihtiyaç duyulan çay bitkisinin, numune çiftlik ve tarlalarında deneme amaçlı olarak üretilmesi için Japonya’ya yeterli sayıda tohum ve fidan sipariÅŸ edilmiÅŸtir. Trabzon (Samsun’dan Artvin’e kadar DoÄŸu Karadeniz Bölgesi), MaraÅŸ, Ä°zmit ve Bursa civarlarında kendiliÄŸinden yetiÅŸtiÄŸi bildirilen bir tür çay fidanından da icap ettiÄŸi kadarının aynı çiftlik ve tarlalara dikilecektir. Halkalı Ziraat Mektebi’nde meyvesiz aÄŸaç fidanlığı meydana getirilecektir. Trabzon, MaraÅŸ, Ä°zmit ve Bursa’da bulunan o türden aÄŸaç ve çay fidanlarını getirmek için bu konuda özel bilgisi bulunan Kızıltoprak Amerika Asma Fidanlığı Müteahhidi Mösyö Ekriln’in gönderilmesi isabetli olacaktır. Mösyö Ekriln buralardaki fidanların çıkartılması ve nakliye iÅŸleriyle uÄŸraÅŸacaktır. Gerekli masrafların karşılanması için ve Japonya’dan gelecek fidan ve tohumların bedellerinin ödenmesi için, Ziraat iÅŸleri için Ziraat Bankası’ndan 1894 senesine mahsuben ödenmesi için Orman, Madenler ve Ziraat Bakanlığı’nın müsaade isteÄŸi ve konunun gerçekleÅŸmesi için de ferman buyurmanız babında bu yazı makamınıza yazıldı efendim.”14
 
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ferdi teÅŸebbüslerin ilki Rize Ziraat Odası Reisi Hulusi Bey’dir. Memuriyeti sırasında, Rize ile Batum’un iklim ÅŸartlarının birbirine benzerliÄŸini göz önüne alarak 1912 yılında Batum’dan tedarik ettiÄŸi tohumları kendi bahçesine ekmiÅŸti. Tohumlar kısa müddet sonra boy verdi. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın baÅŸlaması Rize’nin Ruslar tarafından iÅŸgali üzerine Hulusi Bey hicret etmek zorunda kaldı. BeÅŸ yıl sonra 1919 yılında bölgeye geri döndüÄŸünde çay konusuna eÄŸilmeye devam etti. Faaliyetleri hakkında kaynaklarda baÅŸka bilgi bulunmayan Hulusi Bey, deneyimlerinin sonucunu bir rapor halinde Hariciye Nezaretine ve ayrıca Halkalı Ziraat Mektebi hocalarından Ali Rıza Bey’e sunmuÅŸtur.15
 
Osmanlı döneminde çayın tarımsal serüveninde teorik anlamda en etkin kiÅŸi ÅŸüphesiz Ali Rıza Bey’dir. Batum’un zirai yapısıyla ekonomik durumunu incelemek üzere, 1918 yılında Ziraat Nezareti’nce Güney Kafkasya’ya görevlendirilmiÅŸti. Burada, Kafkasya kıyı bölgesinde ılıman iklim bitkilerinden mandalina, limon, portakal, bambu ve çayın yetiÅŸtirildiÄŸini gördü. Saptadığı toprak ve iklim özellikleriyle bölgenin meteorolojik yapısını rapor etti. Ayrıca iÅŸgal sırasında Ruslar tarafından derlenmiÅŸ olan Rize’yle ilgili meteorolojik verileri de ele geçirmiÅŸti. Bu verilerden hareketle Rize ile Batum’un toprak formasyonunun benzerliÄŸini tespit edince, Karadeniz’de de yetiÅŸtirebileceÄŸi kanaatine varmıştı. Ali Rıza Bey tuttuÄŸu raporları ilgili bakanlığa sundu. Söz konusu raporlar 1921 yılında kitap haline getirilerek yayınlandı. Çayın ekilmesi, yetiÅŸtirilmesi, nakliye ve pazarlaması safhalarıyla birlikte, bitkinin botanik mahiyetine temas etmesi bakımından o tarihe kadar yapılmış en kapsamlı ve bilimsel eser olan Ali Rıza Bey’in raporu, Türkiye’nin ekonomik geleceÄŸinde çayın oynayacağı role deÄŸinmesi açısından da büyük önem taşımaktaydı16.
 
Ekim 1917 devrimiyle birlikte Rusya kapıları kapanınca Karadeniz halkı önemli bir iÅŸ kaynağından mahrum kalmıştı. Öte yandan I. Dünya Savaşı’nın yol açtığı ekonomik bunalım, ardından Osmanlı Devleti’nin çöküÅŸü ve devlet otoritesinin zayıflığını fırsat bilen bazı kiÅŸiler diÄŸer bölgelerde olduÄŸu gibi DoÄŸu Karadeniz Bölgesi’nde de eÅŸkıyalık hareketlerine ve halktan haraç almaya baÅŸlamışlardı. Bütün bunların yol açtığı emniyetsizliÄŸin önüne geçmek, bölgede huzur ve güveni saÄŸlayıcı tedbirler almak amacıyla Nisan 1921’de Ankara’da bir komisyon kuruldu. Her nezaretten temsilcinin iÅŸtirak ettiÄŸi komisyon iktisat vekâleti adına Ziraat Müdür-i Umumisi Zihni Bey, Rize’de huzur ve asayiÅŸin saÄŸlanmasının iÅŸ istihdamı yaratılmasına ve çalışma ortamlarının iyileÅŸtirilmesine baÄŸlı olduÄŸu vurgulanmıştı. Zihni Bey, görüÅŸlerini sıralarken Ali Rıza Bey’in raporlarına atıfta bulunmuÅŸ ve Batum modelinin Rize’de uygulanabileceÄŸi üzerinde durmuÅŸtu17.
 
Hükümet nezdindeki görüÅŸmelerden sonra Zeki Bey 1923 yılında, araÅŸtırma ve incelemeleri yerinde yapmak ve kurulması kararlaÅŸtırılan üretme fidanlığı projesini hayata geçirmek üzere Rize’ye gitti. Daha sonra hükümet desteÄŸi düÅŸüncesiyle bir kanun teklifi hazırlayarak meclise sundu. Dönemin Rize mebusları Esad ve Ekrem Beyler’in desteÄŸiyle tasarı 6 Åžubat 1924 tarihinde kanunlaÅŸtı. Kanunun çıkması ardından Zihni Bey Nisan 1924’te yeniden Rize’ye gitti.18
 
Ancak devletin çay tarımı iÅŸine el atmasına raÄŸmen, üretimde herhangi bir ilerleme meydana gelmedi. Bu durum sonucu Türkiye’de çay yetiÅŸtirme iÅŸi 1923 yılında hükümetin kendi kendine yetme politikası çerçevesinde yeniden ele alınmıştır. O sırada Edirne’de Ziraat müÅŸavirliÄŸi görevini yürütmekte olan Zihni Derin’e bir kez daha baÅŸvuruldu. Vekâletin baÅŸ müÅŸavirliÄŸine atanan Zihni Derin, Rize’deki zirai teÅŸkilatı koordine etmekle görevlendirildi. Böylece Rize’de çay yetiÅŸtirme projesi daha bilinçli ve programlı bir hüviyete sokulmuÅŸ oldu. Önceki yıllarda köylüye dağıtılmış olan fidanların yavaÅŸ yavaÅŸ mahsul vermesi de umutları arttırmıştı. Köylülere yüz binlerce fidan dağıtıldı. Sovyetler BirliÄŸi’nden 1937 yılında 20, 1939 yılında 30 ve 1940 yılında ise 20 ton tohum satın alındı. 1938 yılında 81 lira bedel mukabilinde 135 kilogram çay yaprağı istihsal edilerek, ilkel vasıtalarla elde edilen 30 kilogram kuru çay Ankara’ya gönderildi. 29 Mart 1940 tarihinde çıkarılan 3788 sayılı “Çay Kanunu” ile çay tarımının ve üreticisini desteklemesi güvence altına alındı. Bu kanuna dayanılarak çay tarım alanları, ekolojik ilkelere göre Trabzon-Araklı deresinden (Karadere) komÅŸumuz SSCB (Gürcistan) sahiline kadar, sahile 15 km içeriye olmak üzere belirlendi. Çay tüketim ve dış alım durumu dikkate alınarak 30 bin dönümlük bir alan çay tarımı için ayrıldı ve Ziraat Bankası’nın 5 yıl süreyle üreticiye faizsiz olarak 25 lira kredi vermesi kararlaÅŸtırıldı. Aynı kararname ile 1940 yılında Hopa, Sürmene ve Of’ta çay tarımı yapılmasına izin verildi.
 
Sonraki yıllarda kahveyle birlikte çay alımı da Tekel kapsamına alındı. Böylece uzun süren tecrübe aÅŸamasından sonra hedef tutturulunca, ilkel atölyelerin yerine modern fabrikaların tesiri kaçınılmaz oldu. Nitekim Fener Mahallesinde 1946 yılında temeli atılan Rize Çay Fabrikası 1947 yılında iÅŸletmeye açıldı ve Türkiye çay ihracatına baÅŸladı.19
 
Çay tarımının ve çay üretimi ile pazarlanmasının ayrı bakanlıkların sorumlulukları altında yürütülmesine 06.12.1971 tarihinde çıkarılan bir kanunla son verildi. Çay Kurumu Genel MüdürlüÄŸü’nün kısa adı ile ÇAYKUR’un 1947 sayılı kanun ile kurulmasından sonra Türkiye çaycılığı hızlı bir geliÅŸme sürecine girmiÅŸtir. Özel sektörlere çay üretimi izni 04.12.1984 tarih ve 3092 sayılı çay kanunu ile verildi ve böylece yeni bir uygulama baÅŸlatıldı. Yeni açılan alanlarla birlikte çay üretimi üç misli artmaya baÅŸladı ve Karadeniz halkı için yeni iÅŸ imkânları ve alanları açıldı. Bugün çaylık alanların %65’i Rize, %21’i Trabzon, %11’i Artvin, %3’ü ise Giresun ve Ordu illerinde bulunmaktadır.
 
Yüzyılı aÅŸmış bir serüveni olmasına raÄŸmen çay ve ürünlerini hala geliÅŸtirememenin sıkıntısını yaÅŸamaktayız. Dünya piyasalarındaki çay türevlerini gördükçe ülkemizde bu alanın ne kadar geri kaldığını hissediyoruz. Çay ve çayla alakalı yan ürünleri özel sektörün biraz da teÅŸvikiyle, ÅŸimdilerde yeni yeni kullanılmaya baÅŸlandı. Åžu ana kadar bilimsel bir tarımdan söz etmek ise neredeyse imkânsız. Hala yöresel faaliyetlerle üretim yapmakta, günlük iaÅŸenin teminini düÅŸünmekteyiz.
 
Çay bitkisi dört yaşından baÅŸlayarak ürün verir. Åžartlara baÄŸlı olarak ürün miktarı 10-15 yaşından sonra en yüksek düzeye ulaşır. Uzmanlara göre çayın uzun ömürlü bir bitki olduÄŸu, doÄŸada birkaç asır yaÅŸadığı belirlenmiÅŸtir. Ülkemizde gözetim altında büyütülen çay bitkilerinin genellikle 100 yıl yaÅŸadıkları kabul edilmektedir. Dolayısıyla tohumla ve tohumdan üretilmiÅŸ fidanlarla 1938 yılında oluÅŸturulmaya baÅŸlanan çay bahçelerinin ekonomik ömürlerinin hemen hemen dolduÄŸu belirtilmektedir. Bu yaÅŸlı ve verimden düÅŸen çay bahçelerinin yenilenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Gerekli önlemler alınmazsa çayın 25 yıllık bir ömrünün kaldığı ifade edilmektedir.20
 
Åžunu da ifade etmek gerekiyor ki ekoloji ÅŸartlar nedeniyle dünyada çay hasadı ve kuru çay üretimi 9-11 ay devam ederken Türkiye’de 5-6 ay yapılmaktadır. Dünyada çay üretimi az geliÅŸmiÅŸ ve geliÅŸmekte olan ülkelerde gerçekleÅŸtirilmektedir. Bu ülkelerin büyük çoÄŸunluÄŸunda üretim maliyetleri oldukça düÅŸük, bizdeyse kuru çay maliyeti diÄŸer üretici ülkelerin maliyetlerinin çok üzerindedir. Hem kaliteyi artırmak hem de çayın geleceÄŸini kurtarmak adına üreticilere önerilen bazı hususlar vardır. Bunların başında budama, gübreleme ve hasat iÅŸlemlerinin tekniÄŸine göre yapılması gerekir. Çünkü çay makasının tekniÄŸine uygun kullanılmaması ve gübrenin bilinçsizce kullanılması, ürün kalitesinin azalmasına ve toprak yapısının bozulmasına sebep olur. Ayrıca makasın tekniÄŸine uygun kullanılmaması ve standart dışı toplanan ürünün satın alınması, kalitesiz kuru çay üretimini artırır. 1994’te tüm çay plantasyonları ölçülerek 75,8 bin hektar çaylık alan tespit edilmiÅŸtir. Ancak 93/5096 sayılı kararname ile yeni çaylık tesisi yasaklanmış olmasına raÄŸmen, çay tarım alanları ekolojik sınırlar dışına doÄŸru giderek geniÅŸliyor. Bu durum ise sektörde kalitesiz yaprak üretimine ve üretim fazlalığına yol açıyor.
 
2010 yılında DoÄŸu Karadeniz’de üretilen yaklaşık 1 milyon 315 bin ton yaÅŸ çayın 600 bin tonunu ÇAYKUR, 650 bin ton civarındaki bölümü ise özel sektör tarafından iÅŸlenmiÅŸtir. 2010 yılında kuru çay üretim miktarı 225 bin ton olarak gerçekleÅŸmiÅŸtir.
 
Çay tarımı ve ticareti DoÄŸu Karadeniz Bölgesi ekonomisinde çok önemli yer tutar. Çay sektöründe yaklaşık 40 bin kiÅŸi maaÅŸlı olarak çalışıyor ve 200 bin üretici aile bütçesine katkı saÄŸlıyor. Ülke ekonomisine kaynak temin etmekte olan çay, yaklaşık 1 milyon insanın geçim kaynağını teÅŸkil ediyor.
 
Yüz elli yıllık bir geçmiÅŸe sahip olan çay üretimi, ümit ediyoruz ki daha iyi teknik ve fenle, bilimsel verilerle donatılarak uygulanır. DoÄŸu Karadeniz Bölgesi’nin ekonomik can damarı haline gelmiÅŸ olan bu yeÅŸil bitki ülke ekonomisine de katkıda bulunur ve hak ettiÄŸi öneme kavuÅŸur, insanlarımızın huzur ve refahı olur.
 
Meclis-i erbab-ı dil bir lahza sensiz kalmasın,
 
Hürmetin inkâr eden asla hürmet bulmasın.
 
1 Wikipedia. org.
 
2 http://biriz.biz/cay/kultur/index.htm.
 
3 “Çay”, Atlas Dergisi, sayı 224, Ä°stanbul 2011,s,90-91.
 
4 Kemalettin Kuzucu, “Türkiye’de Çaycılığın Tarihi GeliÅŸimi” Türk Kültürü Ä°ncelemeleri Dergisi, Ä°stanbul 2003, Sayı 8, s.75.
 
5 Muhammet Safi, “Osmanlı’da Ä°lk Çay Tarımı”, Tarih ve DüÅŸünce Ä°stanbul 2006, Sayı 63, s.41.
 
6 Mustafa Duman, Çay Kitabı, Ä°stanbul 2005,s.160.
 
7 Kemalettin Kuzucu, “Çayı YetiÅŸtirmek Ä°çin Önce Ekmedik Yer Bırakmadık ve Nihayet Rize’de Karar Kıldık” Haber Türk Tarih, Ä°stanbul 2010, Sayı 25, s.12.
 
8 Kıyye: Okka adlı eski bir ağırlık ölçüsünün diÄŸer ismi olup, ÅŸimdiki 1282 gramdır. Midhat SertoÄŸlu, Osmanlı Tarih Lugatı, Ä°stanbul 1989, s.186, www.Sozluk.net
 
9 Trabzon Vilayeti Salnamesi, Sene 1296, s.169
 
10 BOA. Ä°.ÅžD.46/2515
 
11 Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), İrade, Şura-yı Devlet (İ.ŞD.), nr 2515, (4 Recep 1296/24 Haziran 1879).
 
12 BOA. Ä°OM.2/1312.R.2.
 
13 BOA. Y.PRK. OMZ.1/84
 
14 Muhammet Safi, a.g.m. s.44.
 
15 Ekrem Karadeniz, “Türkiye’ye Çay Hangi Tarihte Nasıl Girdi?” Tarih ve Edebiyat Mecmuası, Sayı.8, AÄŸustos 1979, s.63-65
 
16 Kemalettin Kuzucu, a.g.m. s.89
 
17 Asım Zihnioğlu, Bir Yeşilin Peşinde, Ankara 1998, s.14
 
18 Asım Zihnioğlu, a.g.e. s.15-16
 
19 Kemalettin Kuzucu, a.g.m. s.95, www.caykur.gov.tr, www.cayudad.com
 
20 “ Çay” a.g.m. s.94.a
 
https://dundaralikilic.wordpress.com/2014/11/25/cayin-karadeniz-bolgesi-icin-onemi-ve-tarihi-seyri/
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
25-12-2016 11:26 - 2858 Okunma
Misafir - Alıntı makale yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
BEDEN MAHREMÄ°YETÄ°Ni MUHAFAZA
21-06-2023 tarihinde eklendi
Herkes doğduğu yere doğal olarak bir aidiyet duygusu taşır.
24-07-2021 tarihinde eklendi
TÃœRK ASILLI IOANNES AKSUKHOS
21-02-2021 tarihinde eklendi
ANLAYIN ARTIK...
20-02-2021 tarihinde eklendi
Davut çakıroğlu disipline verilmiş
06-01-2021 tarihinde eklendi
SÜMELÂ’DA AYİN.
14-08-2020 tarihinde eklendi
Trabzon halkının kökeni Rumlardan mı gelmektedir?
21-05-2020 tarihinde eklendi
GÃœYA GAZETECÄ°
17-05-2020 tarihinde eklendi
Pontus ve Rumluk nedir
27-04-2019 tarihinde eklendi
DOÄžU KARADENÄ°ZDE RUM SOYKIRIMI OLDU MU?
06-03-2019 tarihinde eklendi
aaaaaaaaaaa
Oy Kullan Sonuçlar
Foto Galeri [ Tümü ]
Video Galeri [ Tümü ]
Kim Kimdir
ISTANBUL
 
Destek: Abdullah Gözaydın
Ana Sayfa Hakkımızda İletişim Site Haritası
 
Tüm hakları saklıdır 2012 ®